Skip to main content

Enis Hulli – General Partner

Büyük pazarları hedefleyen tohum aşamasındaki teknoloji şirketlerini desteklemek ve küresel olarak ölçeklenmelerini sağlamak adına onları fonlayan 500 İstanbul ekibinden Enis Hulli ile yatırım vizyonlarına dair keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. ABD merkezli bir yatırım fonu olan 500 İstanbul, 2016 yılında Enis Hulli ve Rina Onur Şirinoğlu tarafından hayata geçirildi. Hızlı büyümeyle geçen 5 yılın sonunda, 30 Milyon Euro değerinde ikinci yatırım fonunu yakın zamanda duyuran 500 İstanbul, Türk Girişim Ekosistemindeki en aktif yatırım fonlarından biri olmaya devam ediyor.

Fon Stratejisi:

Yatırım Odak Coğrafyası: Türkiye ve Doğu Avrupa

Odak Sektörler: Sektör agnostik

Fon Büyüklüğü: 36M USD

Yatırım Tutar Aralığı: 250 USD – 1M USD

Tercih Edilen Girişim Aşaması: Çekirdek aşama, Ön Seri A

Ürün Aşaması: Prototip ya da hazır ürün

Gelir Durumu: Pilot veya ciro

500 İstanbul Ekibi – Enis Hulli, Rina Onur Şirinoğlu, Arın Özkula

1. Bir girişimde aradığınız 5 ana özellik nedir?

Bir girişimi incelemeye başlamadan önce, girişimciyi incelemeyi seviyoruz. Bu bakış açısı ile bakacak olursak, baktığımız ilk 3 ana özellik, girişimcinin bu alandaki dikey bilgi birikimi, ekip kurma yetisi ve misyonu. Kurucuların geçmiş tecrübeleri üzerinden, girdikleri pazarın dinamikleri, geliştirdikleri çözümün teknolojik altyapısı, pazara giriş stratejileri ve kurmak istedikleri ekip yapısını anlamaya çalışıyoruz. Bu anlamda, şirketin ilk çalışanları ile tanışmak, girişimcinin geçmişte çalıştığı insanlarla ve şu andaki potansiyel müşterileriyle görüşmeler yapmak çok önemli oluyor. Aslında ürün, teknoloji, satış, müşteri memnuniyeti, geleceğe dönük stratejiler veya farklılaşma gibi konularda sorduğumuz soruların belki de tümünü, girişimcinin bu konulara bakış açısı ve düşünme metodolojisini anlamak için soruyoruz. Bu konulara ikna olmaktan çok, girişimciye ikna olmak istiyoruz.

Kurucu ekip etrafındaki soru işaretlerimizi cevaplamamızın ötesinde, pazar ve ölçeklenme konuları diğer baktığımız 2 ana özellik. Pazarın şu anki büyüklüğünden ziyade, büyüme hızı ve hatta yeni bir pazar ise pazarı oluşturma potansiyelini irdeliyoruz. Ölçeklenme tarafında ise iş modeli, teknolojik altyapısı, giriş bariyerleri ve yarattığı korunabilirlik ile firmanın ölçeklenmesinin önünde engel olup olmadığını anlamaya çalışıyoruz. Pazar ve ölçeklenme konuları, aslında girişimciden bağımsız bir şekilde bu işin yatırım tezimize uygun olup olmadığını sorgulamamızı sağlıyor.

2. Bir girişimi potansiyel yatırım hedefiniz olmaktan çıkaran şey(ler) nedir?

Pazar büyüklüğü veya pazarın büyümesi önündeki engeller, fon yatırım tezi anlamında beklediğimiz geri dönüşlerin gelmesinin önünü tıkayabiliyor. Bunun yanında, ölçeklenme anlamındaki engeller de, iyi bir fırsatı benzer sebepler ile yatırım tezimizin dışına çıkarabiliyor. Eğer kurucu ekip konusunda pozitifsek, bu konulara onlarla beraber eğilmek ve süreç içerisinde de iletişimde kalmak istiyoruz.

Yatırım fırsatlarının büyük bir çoğunluğunu, en baştan elememizin ana sebebi, kurucu ekip konusunda büyük soru işaretleri ve şüphelerimiz olmasından kaynaklanıyor. Kurucu ekibin sektörel deneyimi, bilgi birikimi, kapasitesi, takım kurma yetisi veya misyonu konusunda ikna olmamışsak, süreç zaten hızlıca sonlanıyor.

3. ‘’En ideal” kurucu ortağı diğerlerinden ayıran nedir?

Kuruculara bir ekip olarak bakmak lazım. Tecrübe, iş yapış şekli, takım kültürüne katkısı ve uzmanlığı anlamında kurucuların birbirlerine karşı farklı özellikleri olması önemli. Bir girişimci, teknolojik uzmanlık ve ürün geliştirme kapasitesi ortaya koyarken, diğeri ise iş geliştirme ve satış anlamında takıma katkıda bulunuyor olabilir. Bu basit örneklemenin dışına çıkacak olursak eğer, bir girişimci risk alma iştahı ve daha geniş bakabilme yetisi getiriyorken, diğeri şirketin daha kısa dönem ihtiyaçlarına odaklanan ve anlık hedeflerin gerçekleşmesini sağlayan nitelikte olabiliyor.

Kurucuları ayrı ayrı incelerken, misyonun ve yaratmak istedikleri kültürün paralel olması, birbirlerinden farklı konularda üstün olmaları ve görev dağılımının da buna göre yapılmış olması önemli. Kurucu ekibin tüm benzerlik veya farklılıklarının şirketin o anki ihtiyaçlarına göre pozitif veya negatif etkileri olabilir. Buna karşılık şirket ilkelerini tüm kurucuların sahiplenmiş olması en kritik konulardan biri.

4. Girişimciler bir VC ile anlaşma yapmadan önce neleri hesaba katmalı?

Girişimci ve VC arasındaki ilişki, özellikle girişimci açısından, basit bir ortaklığın çok daha ötesinde. Gerek karşılıklı yüklenilen sorumluluk, gerekse çıkarların çatışacağı noktaların da olacağı durumlar göz önüne alınırsa, evlilik gibi düşünebiliriz. Yatırımcının şirket hakkında motivasyonu, girişimciye duyduğu saygı ve kendini şirket içerisindeki pozisyonlamasına dikkat etmek gerekiyor. Çünkü yatırımcının bir portföyü olduğunu, girişimcinin ise tüm hayatını bu işe koyduğunu göz önüne alırsak, bu takımın kaptanı girişimci. Yatırımcının kendini en fazla bir taraftar gibi konumlaması gerektiğini düşünüyoruz.

Bu dinamiklerin iç içe geçmesi ya da yatırımcının bir girişimci üzerinde şirket yönetiminde de söz hakkı istemesi, bizce girişimcinin irdelemesi gereken ana konu. Biz, finansal haklarımızı koruyacak tüm hukuki hakları tabii ki alıyoruz, ancak şirketin vereceği ana yönetim kararlarında, son sözün her zaman girişimcide olmasını istiyoruz.

5. Değerleme metodunuz ve tercih ettiğiniz sahiplik hisse oranı nedir?

Sektör gereği değerlemelerin gerçekliğine inanıyorum ancak metotlar hep bir hava toz ve gaz bulutu. Bu tamamen bir arz talep dengesi ve diğer tüm sermaye araçlarında olduğu gibi, likidite ve erişimin zor olduğu noktalarda farklı taraflara doğru orantısız şekilde kayabiliyor. Beklentilerin bir kaç kat üzerinde değilse, erken aşamada değerlemeye bakmadan yatırım kararı verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Değerlemenin olması gerekenden düşük olması, bir fırsatı çekici kılmamalı, olması gerektiğini düşündüğünüzden yüksek olması da yatırım yapmama sebebi olmamalı.

500 İstanbul olarak yatırım yaptığımız şirketlerde %10 ile %15 arası pay sahibi olmayı hedefliyoruz. Yatırım yaptığımız şirketlere devam yatırım olarak ise 2 adet 2M USD rezerv ayırdık. İleriki turlarda bunları da kullanmamız durumunda sahiplik hisse oranımızın %20 üzerine çıkmasını öngörüyoruz.

6. Portföy şirketlerinizi nasıl destekliyorsunuz? Finansal yatırım dışında onlara sunduğunuz imkanlar neler?

Kendimizce piyasadaki girişimcilerin en iyi %1’ine girdiğini düşündüğümüz insanlara, en yaygın olan emtiayı satarak, portföyümüze hayat boyu ortak olmaya çalışıyoruz. Hele ki piyasalardaki likiditeyi ve bu alana akan hacimleri düşünecek olursak, iyi girişimcilere ulaşabilmek ve bizden yatırım almak isteyecekleri mekanizmalar kurmak ana görevimiz.

İlk fonda katma değerimizi 2 ana başlıkta toplamıştık: global ağımız ve devam yatırım getirme kapasitemiz. 500 İstanbul, 75 ülkede 2.500 portföy şirketine sahip ve 25 ülkede ofisi olan bir organizasyon. Portföy şirketlerinin potansiyel müşteri, mentor ve partner bulabilmesini sağlıyoruz. 300’den fazla mentorumuz ile 4.000’in üzerinde portföy girişimcisi arasında kurduğumuz sinerjilerden çok güzel örnekler çıkarmayı başardık. Devam yatırım noktasında ise, özellikle Seri A sonrasında, yurtdışı fonlarını bölgemize çekmek için bağlantılar kurduk. Portföy şirketlerimiz bizden sonra 500M+ USD devam yatırım alırken, bunun 80M USD kadarı ise bizim tanıştırmalarımız ile gerçekleşti. Tanıştırmalar bir yana, yatırım sunumlarının hazırlanması, ulaşılacak yatırımcıların belirlenmesi gibi konularda da girişimciler ile yakın çalışıyoruz.

İkinci fonda bu destekleri bir adım ileriye taşıdık. Portföy şirketlerinin İK ihtiyaçlarına Zeynep Mete ile cevap verirken, büyüme mekanizmalarının ve ekibinin kurulması noktasında ise Sertaç Yakın ile çalışıyoruz. İlk fonda bazı şirketlerde denediğimiz bu modelin çalıştığını gördük.

7. Hangi portföy şirketleriniz en iyi performansları gösteriyor?

Kamuya açık bilgiler üzerinden bir değerlendirme yapmam gerekirse, portföyümüzde 100 USD üzeri değerlemeye gelmiş olan 5 adet şirket var: Firefly, Carbon Health, BillionToOne, Plum ve Insider. Bunları takip eden ise, 25M+ USD değerlemeye ulaşmış 6 şirket var. Portföy değerimizin büyük kısmı, özellikle likidite anlamında, bu 11 şirkette diyebilirim.

8. Beklediğiniz gibi sonuçlanmayan yatırımlardan aldığınız en değerli dersler neler?

Fon olarak, tutma ihtimali düşük olan, ama tutarsa katlarca kazandıracak şirketlere yatırım yapıyoruz. Aslında buna çok benzer olarak, girişimciler de ellerindeki sermaye ile tutma ihtimali düşük olan, ama tutarsa şirkette büyük bir zıplama yaratabilecek olan noktalar bulmaya çalışıyorlar. Bu sebeple, başarısızlık bu işin doğasında var. Bunu benimsemek ve bunu bilerek yine de risk iştahını kaybetmemek önemli.

Her yatırımda, belli riskleri aldığımızın farkındayız ve bu risklerin gerçekliğe dönüşmesi ile yaşanan başarısızlıkları aslında normal karşılıyoruz. Ancak bu öngörebildiğimiz risklerin dışındaki konularda sıkıntılar yaşayınca dönüp aynaya baktığımız anlar oluyor. İlk fondan aklımda kalanlar; ürün ekibinin beklediğimiz kadar güçlü çıkmaması, komşu alanlardan gelen dolaylı rakiplerin sektörü ticari olarak bitirmesi ve şirket büyüdükçe girişimci ile beklentilerimizin uyuşmazlığı oldu.

9. VC olarak baktığınız en sıcak pazarlar hangileri ve en büyük heyecanı nerede buluyorsunuz?

Teknolojinin getirdiği yıkım dalgalar halinde oluyor ve çok hızlı değişimler yaşanıyor. Biz de aslında bu farklı trendlere göre anlık olarak stratejilerimizi değiştirmeye çalışıyoruz. Bu yüzden bu sorunun cevabı neredeyse aylık olarak değişiyor diyebilirim.

Pandeminin bir sonucu olarak, farklı sektör ve endüstrilerde uzaktan erişimi kolaylaştıran yazılım ve donanımların hızla büyüdüğünü gördük. Sağlıktan inşaata, enerjiden ulaşıma, bu alanda faaliyet gösteren şirketlere odaklandık. Portföyümüzde de uzaktan erişimi kolaylaştıran farklı sektörlerde 7 girişim vardı, hepsi pandemide hız kazandı. Bunun yanında, son dönemde finansal teknolojiler konusunda da büyük bir değişim olduğunu görüyoruz. Yeni fonumuzda ilk yatırımlarımız arasında bu alanda şirketler olacak.

Coğrafi olarak yatırım odağınızda bir kısıt varsa, sektör olarak kendinizi limitlememeniz gerektiğine inanıyorum. Bu bakış açısı ile, 500 İstanbul’u sektör agonstik tutuyoruz. Farklı zamanlarda siber güvenlik, atık yönetimi veya sanayi gibi farklı alanlara odaklandığımız oluyor.

10. Sizce önümüzdeki dönemlerde Türkiye Girişim Ekosistemini şekillendirecek eğilimler neler?

Türkiye, Avrupa’da yıllık en çok mühendis mezunu veren ikinci ülke olmasının yanı sıra, yazılımcı sayısının artışında ise ilk sırada yer alıyor. Bu durum birçok fırsatı da beraberinde getiriyor. Ekosistemimizde yıllık çekirdek yatırım alan girişim sayısının 1.000’e ulaşacağını, Seri A yatırım sayısının ise 100’ü geçeceğini düşünüyorum. Eğer bunu başarabilirsek, toplam yatırım hacmi de 1M USD üzerine çıkacaktır. Arz tarafındaki bu artış, daha önceden girişimci olma riskini alamayan, yüksek kaliteli ve derin bilgi birikimli daha fazla insanı da ekosisteme kazandıracaktır.

Bunun yanında, Türkiye’den çıkan başarı hikayelerine baktığımızda firmaların yerel pazarı domine ettiğini ya da tamamen global bir yapıya sahip olduklarını görüyoruz. Üçüncü bir yol olarak, portföyümüzde Insider ya da Evreka’nın yaptığı gibi, bölgesel anlamda büyük şirketlerin de çıkmaya devam edeceğini düşünüyorum.

Startup Borsa ekibi olarak 500 İstanbul ekibinin yatırım perspektifine ve vizyonuna saygı duyuyoruz. Ekosistemin değer yaratan paydaşları olarak birlikte üretmeye devam edeceğiz. Geçtiğimiz haftalarda Enis Hulli ve Arın Özkula ile gerçekleştirdiğimiz Startup Borsa – Yatırımcı Buluşmalarından bir video ile yazımızı sonlandırıyoruz.

Startup Borsa

Startup Borsa girişimci ve yatırımcıları dijital bir platformda buluşturarak şeffaf ve güvenilir yatırım ilişkilerinin oluşmasını sağlar, bu ilişkileri ortaklık ve çıkışa kadar taşır.